Yapay Zeka Tarihçesi

20 ve 21. Yüzyıl'da Yapay Zeka

Yayın tarihi :22-Eki-21
1921

Rossum's Universal Robots

Karel Čapek tarafından kaleme alınan ve ana teması robotlaşma olan bilimkurgu tiyatrosudur.

1927

Metropolis

Fritz Lang ve Thea von Harbou tarafından kaleme alınan, Fritz Lang yönetmenliğinde çekilen sessiz bilim-kurgu filmidir. Filmin ana karakteri insan üstü özellere sahip robot kızdır.

1928-1929

Gakutensoku

Japon bilim insanı Makoto Nishimura tarafından oluşturulan insani özelliklere sahip Japonya'nın ve Asya Kıtasının ilk robotudur. Gakutensoku, canlı bir varlık gibi el, yüz veya baş gibi bölümleri kendi kendine hareket ettirebilme özelliğine sahiptir.

1937-1942

Atanasoff – Berry Computer (ABC)

Amerikalı John Vincent Atanasoff tarafından tasarlanmıştır. Tasarlanan bu bilgisayarın temel işleyiş mantığı lineer denklemlerin çözümü üzerinedir. 

Yapay zekâ düşüncesini somutlaştırma çabaları, 1900'lü yılların başlarında oldukça olumlu ivme kazanmaya başlamıştır. Bu durumun en etkili örneklerinden biri 1900'lü yılların en önemli yazarları arasında kabul edilen Çek asıllı Karel Čapek tarafından kaleme alınan ve 1921 yılında ilk kez gösterimi olan bilim kurgu tiyatrosu R.U.R. (Rossum's Universal Robots)'dur. Bu tiyatro oyununda adından da anlaşılacağı üzere robot fikri üzerinde özelleştirmeler yapılmıştır. Bu özelleştirmelerden etkilenen birçok insan, robot fikrinden faydalanmaya başlamışlardır. Bunun sonucunda ise birçok araştırmaya veya çalışmaya konu olan robot fikri, o zamanlarda yaşayan insanlar arasında yayılmaya başlamıştır.

1927 yılına gelindiği zaman, 1924 yılında Avusturyalı-Alman yönetmen Fritz Lang ve eşi Thea von Harbou tarafından yazılan ve Fritz Lang yönetmenliğinde çekilen sessiz bilim kurgu filimi Metropolis gösterime girmiştir. Bu filmde ana karakter olarak insan formundan ayırt edilmeyecek görünüme sahip robot kız tasvir edilmiştir. Filmde yapay zekâ ürünü robotik kız, insan gibi davranması ancak insanüstü özellere sahip olması nedeniyle büyük ilgi toplamıştır. Ayrıca, bilinen insanlık tarihinde ilk kez bir robot tasviri ekranlarda resmedilmiştir. Daha sonraki yıllarda ise bu gelişme birçok fikre ilham kaynağı olmuştur.

1928-29 yıllarında Japon bilim insanı Makoto Nishimura,  insan özellikleri taşıyan ve Japonya'nın ilk robotu olarak bilinen Gakutensoku'yu üretti.  Gakutensoku yapay zekâ'nın bir ürünü olmakla birlikte, canlı bir varlık gibi el, yüz veya baş gibi bölümleri kendi kendine hareket ettirebilme özelliğine sahipti.  Bu gelişmelerden sonraki süreçlerde, geçmiş zamanlardan itibaren soyut düşüncelerden arınan robotlaşma fikri (yapay zekâ ürünleri), her geçen gün gelişmeye ve ilerlemeye başlamıştır.

Dünyamızın hızla değişmesine ve gelişmesine bağlı olarak ise, yakın geçmişimizde ve günümüzde yapay zekâ'nın sadece düşünce olarak kalmadığını (soyut) ve pratiğe (somut) döküldüğünü görmekteyiz. Daha önceden belirtilen geçmiş zamanlardan itibaren bu düşüncelerin insan beyinlerinde işgali her geçen gün büyümüştür ve 20.yy gelindiği zaman ilk patlaklarını vermeye başlamıştır. Bu bağlamda ilk olarak,  1937 yılında matematik ve fizik profesörü olan ve tarihimizde bilgisayar devrinin başlatılmasına öncülük yapan Amerikalı John Vincent Atanasoff tarafından Atanasoff–Berry computer (ABC) olarak adlandırılan bilgisayar tasarlanmıştır. Tasarlanan bu bilgisayarın temel işleyiş mantığı lineer denklemlerin çözümü üzerinedir. Bu bağlamda Atanasoff–Berry computer'e toplama ve çıkarma yapabilmesi için uygun mantık devreleri kodlamaları yapılmış, bu kodlamaların yanı sıra verilerin ikili depolanabilmesi için kondansatörler kullanılmıştır. 1939 yılına gelindiği zaman  Atanasoff–Berry computer' in test amaçlı ilk prototipi üretilmiştir.  1942 yılına kadar iyileştirilen ve geliştirilen bu yapı, 1942 yılı içerisinde oldukça başarılı bir şekilde olumlu sonuçlar meydana getirmiştir. Bu gelişmeler bilim insanlarının bakış açısını geliştirmiş ve yapay zekâ alanında ilham kaynağı olmuştur.  

1930'lu yılların sonlarına doğru geliştirilen Atanasoff–Berry computer, daha önceden bahsedildiği üzere bilim insanlarına ilham kaynağı olmuştur. Üretilen ilk elektronik ve otomatik bilgisayarın başarılı test sonuçlarının akabinde, bilim insanlarının zihinlerini elektronik beyin ve yapay bir varlık oluşturabilme düşünceleri işgal etmeye başlamıştır. Bilim insanlarının konu üzerinde çalışmalar yapmaları neticesinde, ilk olarak 1940 yılında Connectionism yaklaşımı geliştirilmiştir. Bu yaklaşımda temel mantık, canlıların beyin yapılarını taklit edilmesine dayanmaktadır. Böylelikle canlıların beyin yapılarında bulunan sinir sistemlerinin temel fonksiyon birimi olan nöronların ve bu nöronların, nöron olmayan (ör; kas ve salgı hücresi)  hücrelere mesaj iletiminden görevli olan sinapsların yapay ortamlarda modellemesi ve bu modellemeler kullanılarak, doğal insan formundan farklı bir yapay yeni form meydana getirilmesi düşünülmüştür.

Paylaş:

Yorum Yap (*Yorumunuza kod eklemek isterseniz Kod Parçacığı Ekle butonuna tıklayarak ekleyebilirsiniz.)

Yorumlar

Henüz hiç yorum yapılmamış, ilk yorum yapan sen ol.